Beş bin yıllık tarihi boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan Kırşehir’i gezerken kentin zengin geçmişinin izlerine her yerde rastlanır. Tarihi camilerden medreselere, höyüklerden yer altı şehirlerine kadar çok farklı tarihi ve kültürel değerlerle her an karşılaşabilirsiniz. Mucur ilçesi ie Kızılırmak’ın hayat verdiği toprakları, binlerce yıllık tarihi ve doğal güzellikleri ile Anadolu’nun önemli ilçelerinden biridir.
“Ozanlar Diyarı” olarak anılan Kırşehir, yetiştirdiği önemli şair, düşünür, mutasavvıflar ile ilim ve güzel sanatlar dallarında da öncülük etmiştir. Hititlerle ismi anılmaya başlayan Kırşehir, Persler, Makedonların, Romalıların, Bizanslıların, Selçukluların ve II. Murat döneminde Osmanlıların egemenliğine girmiştir.
Bugünkü yazı dilinin kurulmasında önemli katkıları olan Aşık Paşa ve Ahmedi Gülşehri 13’üncü yüzyılda yaşayan önemli edebiyatçılarımız. Bu insanların Türkçeye sahip çıkarak bugünlere ulaşmasına büyük katkıları vardır. Türk diline önemli katkılar yapan Aşık Paşa, Ahiliğin kurucusu Ahi Evran, gökbilimin kurucularından Cacabey Kırşehir’de yaşamıştır. Yunus Emre ve Tapduk Emre de bu toprakların kültüründen önemli ölçüde etkilenmiştir. Tüm bu üstatların arasında, ünlü müzik ustası ve teorik müziğin kurucusu olan Yusuf Kırşehri’den nedense daha az bahsedilir veya hiç söz edilmez. Oysaki IV. Yüzyılda yaşadığı tahmin edilen Yusuf Kırşehri yeryüzünün ilk müzik teorisyenlerinden biridir. İlginç olarak Yusuf Kırşehri, müziğin astronomi ile bağlantısını da irdelemiştir. Yusuf Kırşehri’nin Cacabey’in Gökbilim Medresesinden de etkilenmiş olabileceğini akılda tutmak gerekir. Kozmoloji ile müzik arasındaki inanılmaz ilişki Pisagor zamanından beri biliniyor. Müziğin kozmik boyutunu kuramsal bir müzik kitabın konuları arasına ekleyebilmek için üst düzey bir bakış açısına ve yoğun bir bilgiye ihtiyaç olduğunu belirtmeye gerek yoktur. Temeli yüzyıllara uzanan bu zengin kültürel mirasın beşiği olan Kırşehir, bir süre önce müzik alanında UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı’na eklenmiştir. Müzik alanında UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı’na kabul edilen ilk şehir olması tüm bu topraklarda yaşayan herinsan için bir gurur kaynağıdır. Mucur Çayırı’nı şarkılarında dile getirerek ölümsüzleştiren Neşet Usta’ya ilçemizde gösterilen saygı ve sevginin sınırı yoktur.
Yüzyıllardır devam eden Abdallık ve bozlak geleneğinin temsilcileri ustaların ustası Muharrem Ertaş ve oğlu Neşet Ertaş Kırşehir’in yetiştirdiği önemli isimler. Kökleri Orta Asya’ya kadar uzanan saz ve söz kültürünün Anadolu’daki ifadesi olan bozlaklar Abdallık geleneğinin bir parçasıdır. Bozlakların yaratılmasında ve yorumlanmasında Neşet Ertaş’ın babası, büyük usta Muharrem Ertaş’ın rolü tartışılamaz. Muharrem Ertaş tüm bu ozanlar arasında belki de en önemlisi olup, bu kültürel mirasın öncülüğünü yapmıştır. Kalktı göç eyledi avşar elleri ağr ağır giden eller bizimdir adlı türkünün yorumu bu yaklaşımın en önemli belgesidir. Günümüz uustalarından Neşet Ertaş, Anadolu’da neredeyse en yüksek seviyeye ulaşan Türkmen ve Abdal müzik birikiminin yeni bir tercümanı olmuştur. Yöresel özelliklerin ağır bastığı türkülerini hem Türkiye’ye hem de dünyaya başarıyla tanıtmıştır. Neşet Usta’nın anısı Kırşehirde bulunan Neşet Ertaş Kültür Evi’nde yaşatılıyor. Burada, Dede Korkut’tan günümüze kadar uzanan ozanları ve Türk insanının gönlünde yer etmiş isimleri tanıyabilir ve eserlerini dinleyebilirsiniz. Temel müzik eğitimleri olmaksızın Türk Halk Müziği’ne unutulmayacak eserler kazandıran Muharrem Ertaş, Neşet Ertaş, Çekiç Ali, Şemsi Yastıman, Hacı Taşan gibi ozanlar yöresel müzüiğimizin ülke genelinde tanınmasına, yeni eserlerle yeni sanatçıların ortaya çıkmasına önemli katkılarda bulunmuşlardır. Müzik kültürünün gelecek nesillere aktarılmasını sağlayacak yapılanmaların yörenin kültürel yapısının korunmasındaki önemi tartışılmaz.
TRT Türk Halk Müziği sanatçısı Emel Güney (Taşçıoğlu) ve ailesi tüm Türkiye’de iz bırakan sanatçılar olarak ilçemizin gurur kaynaklarından biridir. "Güney Kardeşler" olarak tanınan Taşçıoğlu ailesinin fertleri Türkiye’nin kalbi Mucur’dan çıkan, ömrünü müziğe, türküye adamış sanatçılardır. Ağabeyleri Ekrem Güney ve Ertuğrul Güney ritim sanatçıları olup, Ertuğrul Güney TRT Ankara Radyosunda ritim saz sanatçısı olarak görev almıştır. Emel Güney müzik hayatına babası Ali Rıza Güney’in katkılarıyla başlamıştır. Bir bağlama ustası olan babasının Ankara’da çalıştığı dönemlerde dünyaya gelen Emel Güney henüz daha 3.5 yaşındayken türkü okumaya başlamış ve harika çocuk olarak beş yaşında sahneyle tanışmıştır. Altı yaşına ulaştığında ilk kırk beşlik plağını ve kasetlerini yapmıştır. Bağlama sanatçısı Yunus Karaca'dan nota dersleri alan Emel Güney, Gazi Üniversitesi Müzik Eğitimi Bölümü’nü 1985 yılında bitirdi. Kısa süren öğretmenlik hayatından sonra, profesyonel müzik kariyerine TRT Ankara Radyosu, Yurttan Sesler Korosunda yer alarak başladı. TRT Ankara Radyosu’nda ünlü sanatçı Özay Gönlüm ile beraber çalışmış ve ses sanatçısı olarak ülke genelinde tanınmıştır. Emel Güney sadece bir çok iyi bir yorumcu olmakla kalmamış, iç Anadolu’ya ait pek çok türküyü de kaynak kişilerden derlemiş ve notaya almıştır. Babası Ali Rıza Güney'den derlediği "Elmalı" türküsünü de bizzat kendisi notaya almıştır. Eğitiminin bir kısmını Mucur’da tamamlayan sanatçı Mucur’a ait gelenek ve görenekleri sosyal yaşamında halen korumaktadır. Mucur Belediyesi’nin 6.10. 2009 tarihinde aldığı karara göre, Mucur’da bir sokağa "Emel Taşçıoğlu" sokağı adı verilmiştir. Türk Halk Müziği’nin eşsiz sanatçısı Emel Güney aynı zamanda Mucur’un tüm çocuklarına ve gençlerine aşıladığı asalet ve terbiyenin de bir ifadesi olarak Milli Olimpiyat Komitesi tarafından “Fair Play" ödülüne layık görülen ilk sanatçı olma onuruna erişmiştir. Ondokuz Mayıs Üniversitesi tarafından onur ödülüne layık görülen sanatçı, 2015 yılında "Yılın Ses Sanatçısı" ödülünü almaya hak kazanmıştır. Evli olan Emel Güney Taşçıoğlu biri kız diğeri erkek olmak üzere iki çocuk annesidir. Değerli sanatçımızın bir söyleşisinde sanatla ilgili olarak söylediği şu sözcükler tüm Mucur’lu ailelerimizin ve gençlerimizin belleğinde yer etmelidir: Sanatın herhangi bir dalıyla ilgilenen çocukların hem sosyal yönü gelişir hem zekası gelişir! Sanatçının 45’lik ve Albümleri şu şekildedir:
Yarim Koysun Suyumu / Aman Aman Elmalı (1973)
Niye Çattın Kaşlarını / Gel Gidelim Uzaklara (1973)
Mucurun Dereleri / Zahidem (1974)
Almanya Uçurumu / Gurbet Elde Kalma Anam (1975)
Dertlere Salma Başımı / İstedim Vermediler (1975)
Emel Güney - 3 (1976)
Emel Güney (1978)
Sel Gider Kum Kalır (2004)
İz Kalır (2011)
Ölmez, sağ olursam bu yaz inşallah
Sılayı bir daha görmek istiyom
Kırşehir'e varsam ya ağşam, zabah
Topraklara yüzüm sürmek istiyom
Harmana denk gelse, düvene binsem
Şöyle dabaz olup, kaşınsa ensem
Acık bağ bellesem, acık dinlensem
Çayıra bir pala sermek istiyom.
Kaman'ı, Mucur'u, Çiçekdağı'nı
Kındam, Dinekbağı, hem Özbağ'ını
Köylü, kentli, hastasını, sağını
Görüp bir muhabbet kurmak istiyom.
Bağ bozumu üzüm haftına batsak
Bekmez kazanına hayvalar atsak
Boranıynan damla şiresi datsak
Arı soksa, çamır sürmek istiyom.
Hacı Bektaş, Ahi Evran Sultanı
Aşık Paşa, Kaya Şeyhi cananı
İmarette neslim Şeyh Süleyman'ı
Aşk ile bağrıma sarmak istiyom.
Üç arkadaş şöyle bir bahça bulsak
Çalpıdan hatlayıp, bir üzüm yolsak
Sağbısı dutsa da, bir rezil olsak
O tatlı günlere ermek istiyom.
Ahievran, çarşı içi, hökümet
Kümbetaltı, Kayabaşı, İmaret.
Akrabayı, eşi dostu ziyaret
Uğrayıp, hal-hatır sormak istiyom.
Seğirdip, dolaşsak hep tarla dapan
Keklik dutmak için kursaydık kapan
Daş döğüşü olsa, vızlasa sapan
Kafamı, gözümü yarmak istiyom.
Ne büyüktür zevki yurdu görmenin
Kaç senenin hasretine ermenin
Dört bir yanda methedilen termenin
Şifalı suyuna girmek istiyom.
Bilmem ki olur mu gine becerim?
Çayırda oynasak zıkka, acerim
Terleyip, karakıp, bir su içerim
Dalağım kabarıp, böğrmek istiyom.
Halam sağ olsa da, sesim duysaydı
Cebime devramel, iğde koysaydı
(Şunda yi) diyerek alma soysaydı
Cevizi de dişle kırmak istiyom.
Enteremi giysem, sümüğüm aksa
Koluma silerim, yağlığım yoksa
(Başangı) dır diye mahalle bıksa
Kesekle camları kırmak istiyom.
Bir de gitsem tezem beni görseydi
İçi çokelikli dürüm dürseydi
Hele azıcık da sızgıt verseydi
O an pirzolayı yermek istiyom.
Cesurluğum dutsa, şöyle kasılsam
Yaylıların arkasına asılsam
Kamçıyı yiyince yere yassılsam
Yollarda ağlayıp durmak istiyom.
Dayımgilden acık köğtür aldırsam
Emmimgilden armıt kak'ı buldursam
Ceblerime şak leblebi doldursam
Töhmeleyip, uşgur kırmak istiyom.
Ceviz kaval etsem, sakam da toksa
Çızgılı oynarım, eneğim çoksa
Koluma söylerken bir döğüş çıksa
Sumsuk yimek, hem de cırnak istiyom
Sögürmelik bir et çıksa satırdan
Höşmerim, çullama gitmez hatırdan
Kuşlukleyin hedik gelse tandırdan
Çölmeğin içine girmek istiyom.
Tok, çik, opban, mirre bir aşşık atsam
Sakanın dımığna kurşun akıtsam
Üç yüz enek ütüp, cebe bakıtsam
(Ne şişiyon la) dedirmek istiyom.
Bir hağbe kemeyi yüklesem sırta
Çıksam bir alamaç yapacak sırta
Beş gö suvan, üç kaynamış yımırta
Bazlama içine sarmak istiyom.
Görür m-ola bu fakirin gözleri
Delice Çay'ını, berrak özleri
Kıssıkkaya serinledir bizleri…
Neyleyim denizi, ırmak istiyom.
Bunları her daim arzular özüm
Memleket mahsulü vücuda lüzum
Tokaloğlu kaysı, dıranı üzüm
Tek, yimeyim, şöyle dermek istiyom.
Kim sorarsa yazdın bunları niye?
Gelecek nesile kalsın hediye
Kırşehir'de doğdum, Türkmen'im diye
Her yerde göğsümü germek istiyom.
Bir düğün olsa da bir kayın gitsek
Dokuz butlu tavuk lafını etsek
Dam pilavu, gelse yisek tüketsek
Davullu zurnalı dernek istiyom.
Ey Şemsi Yastıman, ümitli kulsun
Kısmet ise gayen yerini bulsun
Hemşeriler buna vasıta olsun
Kırşehir'e selam vermek istiyom